Pages

  • Ana Sayfa
instagram facebook linkedin

ÖTEBERİL

  • Meydan okuma devam ediyor. Yani benim için :) Ah yine geriden geliyorum.

    Ezgi yeni konuda diyor ki:

    2. Şu sıralar evde en sevdiğin köşen neresi? Orayı özel kılan nedir? 


    Köşeleri seviyorum. Bir tür korunaklı yer gibi geliyor. Evimde de en sevdiğim köşem köşedeki L koltuğum. Yaşasın L koltuklar :) 

    Instagram hikayemden
    Kısa süreli şekerlemeler yapıyorum yeni huy edindim. Meditasyon yaparken ışıkları kapatıp, yıldız gölgesi veren köşedeki apliği açtığımda daha da derine gömülüyorum. Başımı yaslayıp kendimle kaldığım sessiz anlarımda da L koltuğum canım benim :) Kitaplığımı izliyorum buradan, kitaplarımı düşünüyorum, filmler diziler izliyorum. Oturduğum yerden dışarıyı görüyorum, camın önündeki aydınlatma direğine konan kuşları ilk Oreo farkediyor. Özellikle korona günlerinde siteye hangi kargo aracı saat kaçta gelmiş, ne kadar çalışmışlar, Getir motorla mı gelmiş yoksa araçla mı, kaç kere gelmişler vs hepsi benden sorulur. 
    Sürekli aynı yere oturmaktan koltuğun minderini yumuşattığım da söylentiler arasında. Artık farklı yerlerine de oturmaya başladım. Mesela tepesine çıkıyorum arada. Kedim de oralarda gezdiğine göre bi mantık vardır. 

    Bu aralar yerlerde de oturmaya başladım. Yine kedim Oreo'dan görüyorum, renkli minderlerin ortasına kıvrılmak iştah açıcı görünüyor. Kitap okuyorum, bi şeyler izliyorum, kısa kahvaltılarımı yapıyorum. Kediyle yaşayan kediye benzer deyimini bilir misiniz? Hah işte aynen öyle oluyor. 

    50 metrekarelik evde (net mi brüt mü bence brüt) fazla köşe alternatifi olmuyor. Böylece elimdeki tek köşe daha kıymetli oluyor. Köşelerin kıymetini bilin dostlar :) 
    Continue Reading
    Öyleyse haftada en az 1 yazı hedefimle başlıyorum.

    Bir meydan okumadan bahsetmiştim. Onunla başlıyorum. 

    İlk gün konusu şöyle:

    1 . Belki aramıza yeni katılanlar vardır ya da olcaktır. Önce birbirimizi tanıyalım. 
    Karantina döneminden önce neredeydin nasıl bir yaşam şeklin vardı, şimdi neredesin ne yapıyorsun, günlerini nasıl geçiriyorsun, neler değişti hayatında bu süreçte? 

    Karantinadan önce sosyal bir yaşantım vardı. Kurslar, tiyatro çalışmaları, arkadaş buluşmaları, gezmeler derken evde çok durmazdım. Tiyatro izlemeyi de çok seviyorum. Ayda ortalama 1 gösterime gitmeyi alışkanlık haline getirmek için özen gösteriyorum. Gösteriyordum. Ofis ortamında çalışıyordum. Arada da şehirlerarası seyahatlerim olurdu. İşim gereği insanlarla sıkça temas eder, sürekli iletişim içinde olurdum. 

    Sonra Çin karışmaya başladı ve 2 ayı geçkin bir süre uzaktan izledik. Uzaklarda bir şeyler oluyor ama neyse çok uzakta dedik. Sonra birden dibimizde bitti. 2 ay baktığımız yere göre kısa ya da uzun olabiliyor. Öncesinde konuşsaydık ohooo daha 2 ay var çok derdim. Sonrasından bakıyorum da 2 ay çabucak geçti ve virüs buraya ulaştı. 

    Derken birden evime kapandım ben de. Şanslılardanım. Evden çalışmaya, evden kurslara katılmaya, evden tiyatro izlemeye, evden arkadaşlarımla buluşmaya, evden ailemle görüşmeye başladım. Her şeyin başına bir "evden"dir tutturdum :) Çok şikayetçi olmadım, "evde olma halini severim, uğraşlarım çeşitli olduğundan sıkılmam, baymam, bunalmam yaşarım" diyordum. Artık biraz fazla oldu. Şimdi saydım bugün 71. gündeyim. 2020 başlarken çok umutluydum, çift sayıları da severim, bu yıl çok güzel olacak derken en sevdiğim mevsim evimin camından geçti gitti.

    Kedi sahibi olduğumdan beri halısına sarıp toz tutmaya mahkum ettiğim yarım puzzle'ımı tamamladım. Kedime rağmen. O geldi üstüne yattı, ben yeniden yerleştirdim. Derken tamamladım, şimdi bunu ne yapacağım :) 



    Bol bol kedimle konuştum. Sonra buzdolabıyla konuşmaya başladım. Kahve fincanımdaki kuş pek hoşsohbet çıktı. 

    Tiyatro oyunlarını YouTube'dan izledim. Dostlar Tiyatrosu bazı oyunları burada yayınladı. Marx'ın Dönüşü ve Sivas 93'ü böylece tekrar izledim. 

    Elbette Netflix'ten diziler keşfetmeye devam ettim. Mubi üyeliği yapıp festival filmlerini izlemeye başladım. Pek keyifli platform. Trt 2 Mayıs ayı boyunca her akşam keyifli filmler yayınladı. Onlardan da geri kalmadım. 

    Online eğitim almaya, kurslarıma devam ettim. Coursera'da The Science of Well-Being kursuna başlamıştım. Şükür duyduğum anların (hayatımda şükür nedir bilmez idim) ve o anda kalıp dolu dolu yaşadığım zamanlarımın farkına varıp onları not etmeye başladım.

    Mutfağa girdim, suda sodyum patlatmayı dener gibi kuru mayayı aktifleştirdim heyecanla :) 

    Evdeyken örgü örmeye devam ettim. öteberil hesabımı azıcık hareketlendirdim. Siparişlerimi tamamladım ama iplerim yetmeyince yarım kalan bir Totoro siparişim oldu. Totoro'nun kolları yok :( 


    Okumayı hep ertelediğim kitaplarıma sarıldım. Altını çizip defterime not etmeye başladım, böylece aklımda daha iyi kalabiliyor. Atıf yapılan videoları konuşmaları izledim, okuyarak öğrenmenin yanına izlemeyi de ekledim. 

    İngilizce çalışmaya devam ettim. Online derslere katılarak ufak tefek heyecanlar yaşadım Rosetta Stone üzerinden.

    Podcastler dinlemeye başladım. Gürültünün içinden sinyali yakalamaya çalışan podcast kanalı Akıl Modelleri, kişisel gelişim ve popüler psikoloji konularına kısa kayıtlarla dokunan ve yaa evet ben de böyle yapıyorum, bunları yaşıyorum ama neden, nasıllara yanıt veren podcast kanalı Psikolog Beyhan Budak, OitheBlog yazarları Öykü ve İdil'in efsane geyik dolu podcast kanalı Gülünecek Bir Şey Göremiyorum keyifle dinlediklerimden oldu. 

    Ertelediğim şeylerden biri meditasyon yapmaktı. Sıfır beklentiyle ele aldım bu konuyu. Sadece yapıyorum. Just do it. Bir hedef belirlemedim. Bakalım ne olacak diye yapmaya başladım. Dikkat etmeye çalıştığım tek şey düzenli yapmak. Henüz bunu oturtamadım. Meditopia uygulaması meditasyonu anlamak, öğrenmek ve deneyimlemek isteyenler için gerçekten güzel bir uygulama.

    Derken kendimde bi şeylerin evrildiğini düşünüyorum. Bunu yakalama ve hissetme fırsatı olan şanslılardanım. Şimdi bu evrimi deneyimleme dönemi yaklaşıyor. Bakalım düşündüğüm gibi mi dönüştüm? Yoksa bana mı öyle geliyor?

    Şimdi asıl soru(n): Eski normalimden çıkıp yeni normalime nasıl geçeceğim? Yeni normalden korkuyor muyum? Kedimin adını yeni normal yapsam mı? 
    Continue Reading
    Genel olarak hayatımda konsantrasyon sorunu yaşayan biriyimdir. Bir konuya odaklandığımda dikkatim kolayca başka yöne kayabilir. Bu belki biraz maymun iştahlılıkla alakalı da olabilir emin değilim. Onu da yapayım, bunu da öğreneyim, şunu da anlasam iyi olur derken bir bakmışım hiçbir yere erişememişim ve odaklandıklarımı ertelemişim. 

    Bu nedenlerle rutin geliştirerek disiplin oluşturmanın ve üretmenin üstümdeki etkilerini görmek istiyorum. Çeşitli ilgi alanlarım var, birçok farklı konuyla ilgilenip kendime kattıklarım oluyor, bunları paylaşmayı çok istiyorum. Bir de yazıya dökmenin beni rahatlatacağına inanıyorum. Belki birileri için de fikir olur, sorular ve sorgulamalar doğurur, farklı düşünceler geliştirir, hayat daha keyifli hale gelir. 

    Tabi şöyle bir durum var, hangi konulardan başlayacağımdan emin değilim çünkü çok konu var :) Bir süredir online kurslar alıyorum, oradan hayatıma kattığım ve sürekli olmasını hedeflediğim bazı alışkanlıklar var. Onlardan bahsedetmek isterim. Mesela her gün şükrettiklerimi (şükretmek ne demektir son 2 ay içinde anladım), iyi hissettiklerimi ve "an"da kalıp tadını çıkardıklarımı yazmaya başladım. Pozitif kelimelerin gücüne inanıyorum. Böylece pozitif duygulara ve düşüncelere odaklanmak, daha olumlu ve mutlu yaşamak yolunda yoldaş olacak. Şuraya bir de referans bırakmak istiyorum. 

    Beni yeniden bloguma iyi bakmak, onunla ilgilenmek, onu beslemek ve büyütmek için teşvik eden bir arkadaşım oldu. Google arama barına "e" yazdığımda ilk onun blogunun çıkıyor olması çok keyifli :) Ezgi'nin blogunda başlattığı bir challenge var. Sıradışı olması ve hayal gücümü harekete geçirmesi nedenleriyle ufaktan ve uzaktan başladığım bir challenge bu, ele alabilirim.

    Ördüklerimden sıkça bahsetmek istiyorum. Amigurumi kelimesini arkadaşlarım benden sıkça duyuyor. Söylemesi zor olan bu uğraşı yapması öyle keyifli ki :) Adeta bir tür meditasyon. Zihnimi kurcalayanlardan kopup, her bir ilmeğe, farklı ilmeklerin ortaya çıkaracağı yeni desenlere (pattern) odaklanmamı sağlıyor. Arada bazı siparişler alıyorum, onları hazırlıyorum ve yeni sahiplerine ulaştırıyorum. Gerçi korona günlerinde kargo çalışanlarının önceliği başka işler olmalı, bu yüzden yola çıkamayan örgülerim bekliyor. Evet örgüden ve ördüklerimden bahsetmek keyifli olacak :) 

    Gezilerim yine yer alır bence. Eskisi kadar detaylı yazar mıyım henüz karar vermedim. Gezerken detaylıca not tutarım kesin, sonra sadece defterimde kalmasın onlar diyip kıyamam ben kesin. 

    Tam bir öteberinin toplandığı yer olacak gibi hissediyorum. Zamanla daha bir eli yüzü düzgün, derli toplu bir form kazanacaktır blogum.

    Şimdilik burada son verip, korona günlerinde hareketsiz kalmamak gerek diyip bahçeye iniyorum.

    Görüşmek üzere.
    Continue Reading
    Kardeşimle 2018 yazında yaptığımız gezinin Prag kısmını yazmaya üşenmişim 2 yıl önce. O güzel şehrin kayıtlarıma geçmemesine üzülürüm. Umarım o zamanki gibi canlıdır hafızamda.

    Viyana'dan Prag'a yine ÖBB trenleriyle gidiyoruz. Bu kez akıllandık, kimsenin bizi oturduğumuz yerden kaldıramayacağı bir çözüm geliştirdik; tüm yolculuğu restoran kısmında geçirmek. Bunun için tren gelir gelmez hızlıca bindik ki bizim gibi restorana akın edecek kişiler olur diye endişelenmiştik. Tek numarasız kişiler biz olamazdık neticede. Gerçi hemen hemen öyle de oldu gibi. Restoran vagonunda çok kimse yoktu. Viyana'dan Prag'a tren yolculuğumuz 4 saat sürdü. 4 saat boyunca yemek içmek serbest :)

    Prag'da ilk günümüzde önce pansiyonumuza vardık. Pension Nika. Nasıl güzel nasıl tatlı, kuş sesleri ve yeşilliklerle dolu bir bahçe içinde minnak bir pansiyon. 


    Yerleştikten sonra değişik bir yemek deneyimine doğru yola çıktık. Bir arkadaşım Prag'da kesinlikle domuz dizi yememi önermişti. Domuz mu dizi demiştim. Nasıl yani, zaten zor sindirilen bi şeyin dizini düşünmek pek hoş gelmese de yeniliğe açık ol Beril diyip denedim. U Fleků adındaki restoranda yedim. İçeride akordeon çalanlar müşterileri geziyor, güzel müzik yapıyorlardı. Restoranın tam ortasında ağaçtan kocaman bir masa ve çevresinde kahkahalar atan müşteriler. Son derece yumuşak, pamuk gibi dağılan lezzette bir şeymiş domuz dizi. Yanında yerel siyah biralarından içip üstüne ballı likörlerden shotları devirince midemiz kalbimiz kafamız bayram etti. Tripadvisor linki. Kardeşim elbette grek salatasıyla doymadı :) 
    Burası U Fleků
    Prag'da 2. günümüzde Old Town gezisi yapıyoruz. Yemek durağımız Meat & Greet oluyor. Tripadvisor. Ben MAG yedim, Berkin pastirami. Hayatımızın ennn güzel burgerini yedik burada. Yine olsa yine gideriz. 

    Astronomik saati doğru düzgün göremedik, inşaat varmış, çevresinde mavi brandalar çevriliydi. Dancing House'un (Tančící dům) tepesine çıkıp fotoğraf çekindik. Jirásek Bridge (Jiráskův most) üzerinden yürüyerek geçtik. Manzara çok güzeldi. Yol gepgeniş, hava açık, altımızda Vltava nehri. 
    Dancing House manzarası
    Jirásek Bridge üstünde, arkada Dancing House

    Tramvayla Memorial to the Victim of Communism anıtına ulaştık. 
    Ardından birkaç durak mesafedeki Lennon Duvarı'na gittik. Bu civardaki sokaklar, evler o kadar güzel ki. Yeşillikler arasında her şey, oteller, restoranlar. Mekanlardan insanı hemen o an huzura erdirecek yumuşak tonlarda müzik sesleri yayılıyor sokaklara. Koca koca arnavut kaldırımlı sokaklar. 
    Charles Köprüsü'nden yürüyerek geçtik. Müzik sesleri köprüye geliyordu. Şarabını al, orada dinle güzel müsiği, öyle bir atmosfer. Ve karnımız acıkınca yine blog önerisi ile (oitheblog) Kofein'e gidiyoruz. Efsane burgerler, tapas&bira keyfinin cenneti. Tripadvisor.


    Son günümüzde Prag Kalesi'ne çıktık. Aldığımız bilette 4 nokta görebilme kısıtı vardı. Kaleyi ve katedralleri gördük. Burası Golden Lane'de (Altın Yol) yer alıyor. Kale öncesinde minik dar sokaklar ve renkli evleri gördük. Minik bir not, Franz Kafka'nın evi de burada, 22 numaralı ev. 
           
    Altın Yol'de işkence odaları da var, o dönem kullanılan savaş aletleri, zırhlar, giysiler de. Ortaçağ modaları. Ürpererek baktığımız şeyler oldu bunlar. 
    Sonraki durak metronom oldu. Komünist rejimden sonra insanların artık yeter, hayatımız yoluna girsin rayına otursun, metronom gibi düzenli, ritmik ve sakin gitsin yakarışlarını anlam ediniyormuş burası. 
    Ardından şu meşhur Trdelnik tatlısını yemeye gittik. Sanki biraz abartılıyor bu tatlı :( Aşırı şekerli, içi krema ve isteğei göre ayrıca dondurma ile doldurulabilen çok dolgulu şişman bi tatlı. Fazla da hamur hamurdu, yarısını yiyemeden atmak zorunda kaldık. Halbuki kendimi çok hazırlamıştım, ağzıma yüzüme bulaştırarak yemeyi hayal etmiştim. Bazen bazı şeyleri sadece hayal aşamasında bırakmak iyi olur galiba :) 

    Prag'a giderseniz nereleri görmelisiniz listemi paylaşmak istiyorum. Genelde yurt dışı tatillerimi planlarken Tripadvisor gibi siteler yerine bloglardan öneriler toplamayı tercih ediyorum, nereyi görmeli, nerelerde yemek yemeli gibi. Böylece turistik ve kalabalık olma olasılığı olan yerler yerine yerel olanı keşfetme şansım daha yüksek olabiliyor. Gerçi gezip görmelik yerler yine turistik oluyor. 

    Aşağıdaki liste muhtemelen 1 haftada anca gezilip görülecek yerler. Prag çok büyük değil, kısa zamanda gezilebilir gibi gelebilir. Gittiğim yeni yerlerde en azından 1 saat geçirmek gerek. Orayı hissetmek, kokusunu hafızama kazımak, orada hayaller kurmak, kimler oradaydı daha önceden neler yaşanmıştı gibi hayallerim için zaman ayırmayı seviyorum.

    • National Technical Museum
    • Letenské Sady (Letna Parkı)
    • Metronom Anıtı
    • Prag Kalesi
    • Museum of Communism
    • St. Vitus Cathedral
    • Old Royal Palace
    • The Golden Lane
    • Franz Kafka Museum
    • The Lesser Town Bridge Tower
    • St. Nicholas Church
    • John Lennon Wall
    • The Memorial to the Victims of Communism
    • Dancing House
    • Most Legii (Legion Bridge)
    • Prague National Theatre
    • Prague National Museum
    • Opera Building
    • Wenceslas Square
    • The Powder Tower 
    • Municipal House
    • St. James Basilica
    • Spanish Synagogue
    • Old Jewish Cemetery
    • The Ceremonial Hall
    • Old Town Square
    • Sex Machines Museum
    • Prague Astronomical Clock
    • Charles Bridge
    • Petrin Gözlem Kulesi
    Peki hangi tatları mutttlaka denemeli, hangi cafelere uğramalıydık: 
    Kahve içmek veya kahvaltı yapmak için Muj Salek Kavy güzel bir alternatif. Burada Tripadvisor linki var.
    Bar konusunda Ema Espresso Bar. Burada Tripadvisor linki var.
    Tatlı yemek için La Boheme Cafe. Burada Tripadvisor linki var.
    Popüler bir restoranda yemek yemek istersek Hooters. Burada Tripadvisor linki var.
    Çay kahve için de bu değişik isimdeki yer Kavarna co hleda jmeno. Burada Tripadvisor linki var.
    Geniş bir bahçede açık havada mis gibi bira çeşitleri denemek içinse U Kunštátů tavsiye ediyorum. Tripadvisor linki.
          
    Bir de meşhur Becherovka likörü içtik, baharatlı, bitki özütleri karışımlı, sarı renkli bir likör bu. Denenmeli.
    Sokaklarda renkli gezmelerimiz:
    Geniş sokaklarda dev banklar





    Komünizm Müzesi'nden birkaç kare:
         
    Ve Prag gezimizin sonlarına geldik..





    Continue Reading
    En sevdiğim aylardan Mayıs ve yeniden merhaba. 

    Yıllar önce oluşturmuştum öteberil'i. Sonra destan gibi yazmışım, yani şimdi bakınca öyle geliyor, biraz fazla uzun yazmışım sanki, gezdiğim yerler diye. Sonra da çok gezmeyince yazmayı bırakmışım ya da mutlaka uzun uzun yazmak gerekir okuyanlara fikir vermeli diye kendimi şartlandırınca yazmaya üşendim muhtemelen.

    Şimdi yeniden, daha kısa ve herhangi bir konuda yazmak için yeniden ele aldım sayfamı. Bu kez temasını değiştirdim. Kendimce adlandırdım. Hatta bir yeri kendime göre eviremedim, html düzeltmeden gidip kod içinde bir yerleri sildim. Kod yazmak, düzeltmek, çalıştırmak ne keyifliymiş. Bazı yerleri silip mantık yürütüp yeniden yazmayı denedim, ufak copy paste edit dokunuşlarıyla ve işe yaradı :) 

    Bu sabah çok güzel bir "an" yaşadım, sonrasında bu anı dolu dolu yazma isteği geldi.

    Sabah erken saatte, kimsecikler yokken sitede yürüyüşe çıktım. Hava rüzgarlı ve serince olmasına rağmen güneş arada sıcaklığını hissettiriyordu. Ayvalık'ı anımsattı bana.. Sabah erken saatte gözümden uyku akarken denize gitme zamanlarını anımsadım.. bazen çok mutlu ve huzurlu hissettiğim anki ortamın şartlarını başka yerlerde de hayal ederken bulmaya başladım kendimi.. sanki büyükşehirde değilmişim, doğaya yakın buradan uzakta bambaşka yerlerdeymişim gibi hissetmeye çalışıyorum.. el yapımı mutluluk sanki.. yürümeye devam et Beril, sakın rüzgarın seni üşütmesine kanma, az sonra buz gibi denize girip donup, ay su çivi gibi çivi diyip kendine geleceksin, sonra kumsalda uyuyakalacaksın, güneş yükseldikçe sıcaklığıyla seni sarıp sarmalayacak ve uyanacaksın.. çantada tost domates salatalık var, termosta da taze demli çay.. uyanınca yerim..


    gün ortasında da dünyanın en güzel yiyeceğini yemenin hayali..









    Continue Reading
    Newer
    Stories
    Older
    Stories

    Başka Yerlerde De Yazıyorum

    blog sözlük

    Hakkımda

    Hakkımda
    Sırt çantama hoşgeldiniz. Bazen birkaç parçayla düşerim yola, bazense fazlasıyla bir şeyler bulunur çantamda. Rengarenk kalemler, mini mini defterler, yara bantları, ağrı kesiciler, parfümler, kitaplar diye gider.. her derde deva.. Böylece çıkarım öteberimle türlü türlü yollara..

    En Sonkiler

    Yazılarım

    • ►  2024 (2)
      • ►  Şubat 2024 (1)
      • ►  Ocak 2024 (1)
    • ►  2023 (4)
      • ►  Haziran 2023 (2)
      • ►  Mart 2023 (1)
      • ►  Ocak 2023 (1)
    • ►  2021 (5)
      • ►  Kasım 2021 (1)
      • ►  Ekim 2021 (2)
      • ►  Nisan 2021 (1)
      • ►  Ocak 2021 (1)
    • ▼  2020 (18)
      • ►  Ekim 2020 (1)
      • ►  Eylül 2020 (2)
      • ►  Ağustos 2020 (2)
      • ►  Temmuz 2020 (1)
      • ►  Haziran 2020 (6)
      • ▼  Mayıs 2020 (5)
        • 50 metrekare
        • Her şeyin başı evden
        • Neden yeniden yazı yazmaya döndüm?
        • ORTA AVRUPA - 3. Kısım: Prag
        • Yeniden merhaba..
      • ►  Nisan 2020 (1)
    • ►  2018 (4)
      • ►  Eylül 2018 (2)
      • ►  Nisan 2018 (1)
      • ►  Ocak 2018 (1)
    • ►  2017 (3)
      • ►  Eylül 2017 (3)

    İzleyicilerim

    Etiketlerim

    • gezilerim (8)
    • meydan okuma (8)
    • içimden gelen (7)
    • işte bunlar hep deneyim (5)
    • merhaba (3)
    • Belçika (2)
    • Brüksel (2)
    • Göç (2)
    • sevdiğim şeyler (2)
    • aftersun (1)
    • minimalizm (1)
    • sağlık (1)

    Neler Okuyorum

    Beril's books

    Şeker Portakalı
    it was amazing
    Şeker Portakalı
    by José Mauro de Vasconcelos
    Amok Koşucusu
    it was amazing
    Amok Koşucusu
    by Stefan Zweig
    Cesur Yeni Dünya
    really liked it
    Cesur Yeni Dünya
    by Aldous Huxley
    Yeni Soyadının Hikâyesi
    really liked it
    Yeni Soyadının Hikâyesi
    by Elena Ferrante
    Böyle Buyurdu Zerdüşt
    liked it
    Böyle Buyurdu Zerdüşt
    by Friedrich Nietzsche, Murat Batmankaya

    goodreads.com

    İletişim Kurmak İsterseniz

    Ad

    E-posta *

    Mesaj *

    Created with by BeautyTemplates

    Back to top